• george baker a karşı yaşadığı aşkı "merkez istasyon'unda oturup ağladım" da dile getiren,baker ı japonya da öğretmenlik yaparken karısıyla yaşadığı maddi sıkıntıdan kurtarmak için yanına amerika'ya getirip acısını paşa paşa yaşayan,hiç evlenmeyip kendisinden dört çocuk sahibi olan aşk tanrıçası.
    şiirsel düzyazının nadide örneklerinden birini bize sunmuş insan modeli.
    acılı,erotik,ilkel kadın bildiğin hisleri olan insan.
  • 4 haziran 2002 gecesi, 14 yaşındayken, utah, salt lake city'deki evinden bir pedofil olan brian david mitchell tarafından kaçırılıp, dokuz ay boyunca fiziksel (ki bunun ilk sırasında tecavüz geliyor) ve zihinsel şiddete maruz kalmış kızdır.

    aslında hikayesi diğer kaçırılma hikayelerinden çok da farklı değil. bunu farklı kılan, j. edgar filminde de bahsi geçen charles lindbergh'in oğlunun kaçırılma olayından sonraki (bkz: lindbergh kidnapping) ülke çapında en çok konuşulan ikinci kaçırılma vakası olması.

    hikayeyi özetlemek gerekirse: brian david mitchell daha önce de küçük kızlara ilgi duymuş hatta bu yüzden polisle bayağı haşır neşir bir olan pedofildir. bir gün bir pazarda smart ailesine denk gelince para iştemiş buna karşılık aile babası da ona ev onarımı işi teklif etmiştir. bir günlük bu işten sonra zaten ilk görüşte elizabeth smart'ı kaçırıp karısı yapmayı kafaya koyan bu adam, bir gece yatak odasından bıçak zoruyla alıkoyup, dağlarda kurduğu kampa götürmüştür. burada o anki eşi wanda barzee beklemektedir. bu ikisi elizabeth smart'ı dokuz ay boyunca hapis tutmuş, hem fiziksel hem zihinsel olarak şiddet uygulamıştır. dokuz ay sonunda da üç kişi şehir içinde yemek ararken, yüzü örtülü ve peruklu olduğu halde, brian david mitchell'ın süpheli hareketleri sebebiyle polis tarafından durdurulunca kurtulmuştur.

    yukarıdaki şiddet kısmını ikiye ayırmamın sebebi, tecavüzün (ki bu tecavüz dokuz ay boyunca hergün, hatta bazı günler birden fazla kez olmuştur) yanı sıra, mormon olan ve inancı gereği alkol kullanmayan elizabeth'e zorla içki içirilmesidir. bunun yanında kendini tanrının elçisi ilan eden pedofilin elizabeth'i karısı yapması tabiki de tanrı'nın(!) bir emridir. işte bu emir doğrultusunda kendi sapıkça ritüellerini fiziksel şiddet oluştururken, sürekli mesih oluşundan, kendi inançlarından hatta kendi yazdığı kutsal kitaptan bahsetmesi de elizabeth'in deyimiyle "en az tecavüz kadar kötü olan" zihinsel şiddetin bir parçasıdır.

    elizabeth smart'a olağanüstü saygı ve hayranlık duymamın sebeplerinin başında, kurtulduktan sonra eğitimini tamamlayıp, kendini elizabeth smart foundation adı altında, kaçırılmış, şiddet görmüş ve yardıma muhtaç çocuklara adaması gelir. ikinci sebebi de, röportajlarında sanki antidepresanın etkisindeymiş gibi yavaş yavaş konuşmasına rağmen, gerçekte bu olayla ilgili hiçbir profesyonel destek almaması, kendi öz iradesiyle olanları arkasında bırakmasıdır.

    ayrıca chris stewart'ın da desteğiyle my story adında başından geçenleri anlattığı çok etkileyici bir kitap yazmıştır. bu kitap da, hikayenin başı sonu belli olduğu halde okurken gözüme toz kaçan tek kitap olarak kayıtlara geçmiştir.

    hikayesini kendi ağzından dinlemek için; https://www.youtube.com/watch?v=0pczyrmjasa

    kitabı için; http://www.amazon.com/…lizabeth-smart/dp/1250040159
    kitabın malesef türkçesi yok, hatta ingilizcesi de türkiye'de yok. ama hardcover olarak sipariş verince sadece yedi dolar gibi bir nakliye ücretiyle getirtmek mümkün. türkiye'deki ingilizce kitapların fiyatını düşününce çok da abartı gelmedi bana.

    filmi için; (bkz: the elizabeth smart story) http://www.imdb.com/title/tt0380787/?ref_=nv_sr_1

    brian davil mitchell'in fbi sorgusu için; https://www.youtube.com/watch?v=eatqjkxnzgy
    bazı yerleri kesilmiş ama yaklaşık iki saatlik bu sorguda din sömürüsünün nasıl yapıldığını, bir insanın üzerine gidince nasıl kıvrandığını görmek mümkün. ayrıca bir fbi sorgusunun nasıl olduğu hakkında da çok güzel bir örnek.

    bunun dışındaki benzer kaçırılma hikayeleri için;
    (bkz: natascha kampusch) 3096 tage adlı bir filmi ve 3096 days in captivity adında bir kitabı vardır.
    (bkz: jaycee lee dugard) (elizabeth smart foundation'ın destek verdiği kişilerden biridir) çalınmış hayat kitabını yazmıştır.
  • kendisini mesih sanan, kendine yeni bir din uyduran ve buna bir kitap yazan ruh hastası, sapık, pedofilli bir ruh tarafından, çaresiz, güçsüz, henüz 14 yaşında ki bir genç kızın hayatından 9 ay, ruhundan ise onarılmaz yaralar açılan kızın kendisi.

    hikayesine: buradan ulaşabilirsiniz.

    daha sonra yaşadıklarıhakkında kitap çıkardı: buradan

    filmini çektiler: buradan

    filmini kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. hatta merakınızı gıdıklasın diye buraya bir link bırakıyorum.

    ilk öğrendiğimde baya araştırdım, hiç olmadık yerlere geldim. kötü yerlerdi, üzüldüm, günlerce mutsuzluktan ölmüştüm sanki. ama daha sonrasında bunları yaşayan ve kurtulabilen insanları araştırdım. sanki dedim ki, bunları yaşamasaydılar, böyle hayatları olamazdı gibi. tabi herşey sebep-sonuç, etki-tepki. bu evet biraz basite kaçmış bir yorum oldu fakat bu kadarını ifade edebildim.

    (ayrıca elizabeth smart mormon dur. buna da dikkatinizi çekerim.)
  • filmi yeni bitirdim. psikolojik baskının ne demek olduğunu anlatıyor aslında elizabeth'in hayvanat bahçesindeki fillerden farkı yoktu. zihinsel zincirlerin gerçek zincirden bile daha kuvvetli olduğunu anlıyoruz hikayeyi öğrendiğimizde.
  • kanadalı yazar, şair.

    türkçede yayımlanmış iki kitabı bulunuyor:
    merkez istasyonu’nda oturup ağladım, telos, 1997.
    serseri ve kopukların göğe çıkışları, telos, 1998.

    kitapların türkçedeki serüveni yazarın yaşadığı hayat gibi acıklıdır:
    merkez istasyonu’nda oturup ağladım'ın kapağında çevirmen olarak doğru isim var, alev bulut. oysa 'içeride', "çevirmen: berrak yedek" ismi/ibaresi mevcut. kitap tabii ki alev bulut çevirisi. editörün mü ismi yazıldı acaba dedim ama o da değil. ilginç bir hata.
    serseri ve kopukların göğe çıkışları'nda ise yazarın ismi kapağa yanlış yazılmış, elizabeth yerine elisabeth smart!

    böyle böyle, 20 yılı aşkın bir süredir ilk baskıları tükenmedi bu iki güzide kitabın. bu lanetli baskılar tükenirse, inanıyorum ki smart'ın bu ve başka kitapları (ve olur da yayımlanırsa güncesi) yeniden keşfedilecek ve işte o zaman bir fenomene dönüşecek! çünkü: "ben üzerinde bitkilerin yetiştiği toprağım. ama filizlendiklerinde ben de bir tanrı olacağım." (merkez'den)
hesabın var mı? giriş yap